BMW i8: Vizyondu, bir simge oldu, şimdi ise geleceğin klasiği olmaya hazırlanıyor
İlerici tasarımın, sürdürülebilir ve dinamik sürüş keyfinin öncüsü olan BMW i8 Coupé ve BMW i8 Roadster, üretim sürecini tamamladı. BMW’nin ilk plug-in hybrid modeli olan BMW i8, dünyanın en başarılı elektrikli spor otomobili olarak şirket tarihine geçti. Bu ilham verici öyküyü birlikte keşfedelim.
BMW i8, yaşamı boyunca gerçekleştirdiği ilkler ve başarılar ile BMW’nin efsane spor otomobilleri listesine girmeyi kesinlikle hak etti. BMW i8 Coupé ve BMW i8 Roadster modellerinin üretiminin tamamlanmasıyla, plug-in hybrid spor otomobiller şirketin kilometre taşları arasındaki yerini almaya hazır. 25 Haziran’da kişiselleştirilerek üretilmiş son 18 BMW i8 otomobili, BMW Group Plant Leipzig’den dağıtım işlemlerine devam etmek üzere ayrıldı. Bu tarihi ana şahit olmak isteyen ve aynı zamanda BMW i8 Club International üyeleri olan sipariş sahipleri de BMW Group Plant Leipzig’de otomobillerinin fabrikadan ayrılışını izlediler. Duygular yoğun, hikaye etkileyici… O halde başlayalım.
Kalıcı ve tutarlı bir elektrikli otomobil stratejisinin doğuşu
Bireysel mobilitenin gittikçe önem kazanmasına BMW’nin cevabı, fuarların hala çok önemli olduğu yıllardan biri olan 2009 yılında, Frankfurt’taki Uluslararası Otomobil Fuarı’nda geldi. Burada sunulan BMW Vision EfficientDynamics konsept modeli, BMW’ye özgü sürüş keyfini ve ilham verici tasarımı sürdürülebilirlikle birleştirmeyi vaat ediyordu. BMW’nin tasarım dilinin, plug-in hybrid teknolojisinin ve dört tekerlekten çekiş sisteminin tamamen estetik ve verimlilik odaklı yeniden bir yorumu olan bu spor otomobil projesi, martı kanadı kapılarıyla ve 2+2 koltuk düzeniyle büyük ilgi gördü. BMW’nin tasarım ve teknolojisindeki temel özelliklerinin yeni BMW i markasıyla bir seri üretim otomobiline aktarılacağı ve bunun yeni bir sürüş keyfi döneminin başlangıcı olacağını duyurması, kısa sürede büyük ilgi uyandırdı. BMW Vision EfficientDynamics konsepti o yıla damgasını vuran gelişmelerdendi.
Geleceğe yön verecek yeni bir marka: BMW i
BMW Vision EfficientDynamics konsepti ile “müjdelenen” BMW i8’in aynı adlı ilk konsepti 2011’de önce Almanya’da sonra da ABD ve Japonya gibi ülkelerdeki büyük otomobil fuarlarında tanıtıldı. BMW i8 Konsept’i 2012’de lanse edilen BMW i8 Concept Spyder takip etti. Pekin’deki Auto China fuarında tanıştığımız, tasarımında Richard Kim’in imzası olan bu ilginç model “yılın konsept otomobili” seçildi.
İlk prototipi 2011’deki konsepte dayanan BMW i8, seri üretim modelinin heyecanla beklenen dünya prömiyerini ise BMW i3 ile birlikte 2013 yılında IAA Otomobil Fuarı’nda yaptı. Bu çifte tanıtım, BMW’nin elektrikli otomobil stratejisini uygulamaya koymasının ilk sinyalleriydi ve gerisi de çok hızlı şekilde gelecekti.
Dünya tarihi, cesaretle atılan adımların, çağı değiştirdiğinin örnekleriyle dolu. Ortaçağ Avrupası’nda ölüm riskini alarak ‘dünya aslında yuvarlaktır’ demek örneğin böyle bir cesaretti. Bir ‘çılgın’ çıkıp dünyanın gidişatını değiştirecek o fikri ortaya atmıştı işte. BMW gibi bir markanın da e-mobilitede öncü rol oynayarak, bu cesaretli adımları atmasının otomobil tarihinde her zaman bir dönemin bitişi, yeni bir dönemin başlayışı olarak saygıyla anılacağına şüphemiz yok. BMW Group, bu stratejiyle sürdürülebilir sürüş keyfi odaklı bir model programı için erkenden tutarlı bir rota belirlemiş oldu (BMW ve E-mobilite sayfasında detaylı bilgi alın). Bugün şirket, elektrikli sürüş sistemlerine sahip dünyanın lider otomobil üreticilerinden biri olmayı, aldığı bu cesur karara borçlu. Tamamen elektrikli BMW i3 ve MINI Electric modellerinin yanı sıra kompakt ve orta sınıftan BMW X modellerine, spor otomobillere ve lüks sedanlara kadar tüm ilgili segmentlerde plug-in hybrid modeller de mevcut. BMW Group, ürün yelpazesini 2023 yılına kadar 25 elektrikli modeli içerecek şekilde genişletmeyi planlıyor; bunların yarısından fazlası tamamen elektrikle çalışan modeller olacak. Bunlardan en yenisi ise geçtiğimiz günlerde lansmanı yapılan Tamamen elektrikli Yeni BMW iX3.
BMW i8’in DNA’sı
Plug-in hybrid teknolojisiyle sürüş keyfinin öncüsü ve amiral gemisi olan BMW i8, başlangıçtan itibaren bu alanda ideal bir otomobil oldu. 2014 yılında FIA Formula E Şampiyonası’nda üstlendiği Güvenlik Otomobili rolüyle BMW i8, sürdürebilirliğin yanı sıra, BMW genlerinden gelen sportif sürüş hissini de tüm dünyaya gösterdi. BMW i’ye özgü otomobil mimarisi ve plug-in hybrid sistem ile özellikle bu alanda yeni gelişmelere zemin hazırlandı. Karbon fiber takviyeli plastikten (CFRP) yolcu bölümünün alüminyum yürüyen aksam ile kombinasyonu, ayrıca içten yanmalı motor ve elektrikli motorun akıllıca kontrol edilen etkileşimi devrim niteliğindeydi. 2+2 koltuklu otomobil konsepti, aerodinamik olarak optimize edilmiş tasarımı, akıllı hafif yapı ve yenilikçi sürüş konsepti sayesinde geleneksel otomotiv mühendisliğinde yaygın görülen bir sorun olan dinamikler ve verimlilik arasındaki ikilemi yok ediyordu. Bu yenilikçi yaklaşımın sonucunda BMW i8, kompakt otomobillerin seviyesindeki ortalama yakıt tüketimiyle birlikte birinci sınıf bir spor otomobilin sürüş performansını elde etmeyi başardı.
Modelin plug-in hybrid sisteminin kontrolü, hem dinamik güç aktarımı sağlamak hem de iki motor arasında en verimli etkileşimi yaratmak amacıyla tasarlandı. Bu sisteme yakından baktığımızda; BMW TwinPower Turbo teknolojisine sahip içten yanmalı motor, gücünü arka tekerleklere aktarıyor. Elektrikli motor ise ön tekerlekleri çalıştırıyor. Bunun sonucunda çekiş, çeviklik ve sürüş dengesi üzerinde belirgin biçimde olumlu etkiye sahip hibrit otomobillere özgü dört çeker sistem elde ediliyor. Kalkıştan itibaren ayağınızın altına kesintisiz şekilde 250 Nm tork sunan elektrikli motor, BMW i8’in sportif karakterini ortaya koyuyor ve tamamen elektrikli sürüş modunda 120 km/sa’e kadar hıza ulaşılabiliyor, bunu da sıfır emisyon ile gerçekleştiriyor. Her iki motorun ortak sürüş torku sayesinde, yüksek performanslı bir spor otomobilin sunacağı tarzda etkileyici performans özellikleri elde ediliyor.
Sürüş dinamiklerinden ödün vermek söz konusu bile olamaz
BMW tutkunları sürüş keyfinin tam olarak ne anlama geldiğini çok iyi bilir. BMW i8’de de bu durum elbette değişmedi. Sürüş dinamikleri ve verimlilik BMW i’ye özgü LifeDrive mimarisi ile daha da artırıldı. BMW i8’in tasarım prensibi, her yönüyle plug-in hybrid sisteme odaklı. BMW i8’i çığır açan bir spor otomobil yapmak için gövdenin yapısı ve motorun geliştirilmesi özel olarak ele alındı. Bir aracın maksimum sürüş keyfi sunmasının kilit noktalarından biri de aks yükü dağılımının 50:50 oranında dağıtılmasıdır. İşte bu oranı yakalamak için BMW mühendisleri, i8’de karbon fiber takviyeli plastikten ve alüminyumdan faydalandılar. Ortaya çıkan sonuç ise gerçekten etkileyici oldu… Elektrikli bir otomobile göre oldukça düşük, 1500 kilogramdan daha az olan bir ağırlık ve 50:50 oranında dengeli bir aks yükü dağılımı sağlanmıştı. Ayrıca yüksek gerilimli batarya, otomobilin merkezine yerleştirildi ve ağırlık merkezinin yere çok daha yakın olmasını sağladı.
Teknolojiden tasarıma kadar hedef kusursuzluk
BMW i8’in ilerici karakteri, etkileyici dış tasarımında daha ilk bakışta fark ediliyor. Dinamik spor otomobil oranları ve öne doğru açılan martı kanadı benzeri kapıları ise bugün hala dikkatleri üzerinde topluyor. Düz ön tasarım, neredeyse tamamen kapalı BMW Böbrek Izgaraları, ön rüzgarlıktaki hava perdesi, kaplanmış gövde altı, konturlu marşpiyeler, Akıcı Çizgiler olarak adlandırılan yan bölüm çizgileri ve stop lambaları ile tavan çerçevesi arasındaki hava kanalları sayesinde rüzgar hedefe doğru şekilde yönlendirilebiliyor. Böylece 0,26 seviyesinde düşük sürtünme katsayısının (Cd değeri) yanı sıra üstün aerodinamik denge elde ediliyor. Sürüş dinamikleri ve güvenlik için ideal hava direnci ve yere basma oranı da bunun getirdiği bir özellik. Hem de bu özellik ek spoyler bağlantıları olmadan elde ediliyor.
BMW i8 yollarla buluştuğunda, dünyanın yenilikçi lazer farlarla donatılmış ilk seri üretim otomobili unvanına sahipti. BMW i8 dünya prömiyerinin ardından, BMW lazer farlar önce BMW 7 Serisi’nde ve ardından diğer modellerde de kullanılmaya başlandı. BMW i8 dünyada olduğu kadar kendi markasında da öncü rolü üstlenen bir model olmayı başardı. BMW lazer farlar, yolda oldukça yoğun bir aydınlatma sunuyor ve uzun huzmeli farın menzilinde önemli bir artış sağlıyor. Aynı zamanda halihazırda verimli olan LED farlara kıyasla da enerji tüketimini önemli ölçüde azaltıyor.
BMW i8 sürüş teknolojisi alanında ise BMW Group’ta tüm plug-in hybrid modellerinin atası, yeni bir motor neslinin öncüsü oldu. BMW TwinPower Turbo teknolojisine sahip yeni bir 3 silindirli benzinli motor ilk kez BMW i8’de kullanıldı. 1,5 litrelik motor, özellikle kompakt bir tasarım ve son derece yüksek motor gücü sunuyordu. Litre hacim başına 154 bg güç ile, BMW modelleri arasında da yeni bir rekora imza attı.
Hayallerin ötesinde bir Roadster deneyimi
BMW i8 Roadster’ın 2017 sonbaharında yapılan dünya prömiyeri ile, sürdürülebilir sürüş keyfi ivme kazandı. Üstü açık iki kişilik model, bu vizyon sahibi spor otomobilin büyüsünü tamamen elektrikli sürüş modunda, rüzgarı ve güneşi çok daha iyi hissetmenizi sağlayacak üstü açık sürüş keyfiyle deneyimleme fırsatı sunmayı başarmıştı.
Plug-in hybrid motorun gücü, BMW i8 Roadster ile birlikte artırılmış oldu. Her iki karoserin de yüksek gerilimli depolama bataryası, 20’den 34 Ah’ye çıkarılan hücre kapasitesine ve 11,6 kWsa brüt enerji içeriğine sahip olmuş oldu. Aynı zamanda optimize edilmiş batarya hücresi teknolojisi, elektrikli motorun azami gücünün 12 bg artışla 143 bg’ye çıkarılmasına olanak sağladı. Bu sayede içten yanmalı motorla birlikte, 374 bg motor gücü elde edildi. BMW i8 Coupé artık 0’dan 100 km/sa hıza 4,4 saniyede, BMW i8 Roadster ise 4,6 saniyede ulaşabiliyordu. Her iki model de 250 km/sa azami hıza sahip ve elektrikli menzil BMW i8 Coupé için 55 kilometre ve BMW i8 Roadster için 53 kilometre gibi etkileyici rakamlara ulaşmıştı.
Gövdesi değişse de yenilikçi ruh değişmedi
BMW i8 Roadster’a sadece Coupé kardeşinin alternatif bir gövdesi olarak bakmak, pek de adaletli olmayacak. Aynı Coupé’de olduğu gibi Roadster’da da segmentinde öncü olacak teknojiler kullandı. Bu teknojilerin en dikkat çekeni ise softtop tavanın yapımında kullanılan malzemeler ve üretim süreciydi. Softtop mekanizmayı gövdeye bağlayan alüminyum parçalar, ilk kez yeni bir 3D baskı işlemi kullanılarak üretildi. Otomotiv sektöründe yeni olan alüminyum bileşenler için bu üretim süreci, geleneksel döküm yöntemleri kullanılarak üretimi mümkün olmayan ve bileşen sertliği ile ağırlık arasında optimum denge sağlayan, topolojik olarak optimize edilmiş gergi çubuklarının geometrik şekilde üretilmesini mümkün hale getirdi. BMW i8 Roadster sayesinde BMW, edindiği uzmanlık ile giderek artan sayıda bileşende ve çeşitli seri modellerinde artık ilave üretim süreçleri kullanmaya başladı.
Sadece bugünü değil geleceği de düşünüyor
BMW i otomobillerinin karakteristik özelliği olan bütünsel sürdürülebilirlik konsepti, geliştirme, tasarım, üretim, kullanım ve geri dönüşüme kadar uzanarak tüm değer zincirini kapsıyor. Kullanılan geri dönüştürülmüş plastiklerin oranı oldukça yüksek ve BMW i8’in üretim süreçlerindeki malzeme seçiminde büyük ölçüde sürdürülebilirliğe odaklanıldığını kanıtlıyor. Koltukların yüzeyleri ve ön konsol için kullanılan deri, zeytin ağacı yapraklarından elde edilen özüt kullanılarak tabaklanıyor. Kumaşlar için başlangıç malzemesi ise geri dönüştürülmüş PET ve başka materyallerden elde edilen polyester granül.
Bunun yanı sıra BMW i8’de kullanılan alüminyumun çoğu geri dönüşümle elde ediliyor veya yenilenebilir enerji kullanılarak üretiliyor. Buna ek olarak, Leipzig’deki BMW fabrikasında BMW i8 Coupé ve BMW i8 Roadster’ın üretimi için gerekli elektrik, fabrika yerleşkesindeki dört rüzgar türbininden elde ediliyor. ABD’nin Washington eyaletinde Moses Lake’te ise karbon fiber üretimi için gerekli elektrik enerjisi %100 hidroelektrikten sağlanıyor.
BMW i8’i bu kadar önemli kılan neydi?
BMW i8, dünya çapındaki başarı öyküsüne fütüristik tasarım ve öncü teknolojilerin eşsiz bir birleşimi olarak başladı. BMW’nin ilk plug-in hybrid modeli, sürdürülebilir olduğu kadar dinamik olan sürüş keyfinin yolunu açtı ve elektrikli sürüş teknolojisi ile sürüş cazibesinin zirvesi haline geldi. BMW i8, BMW’nin mevcut geniş plug-in hybrid model yelpazesinin de temelini atmış oldu.
BMW i8 elbette popüler kültürde de kendine yer edindi. Brooklyn Beckham’dan Khalide’e, Coachella’dan Hollywood filmlerine ve modern sanata kadar farklı iş birliklerinde rol oynayan BMW i8 oldukça geniş bir hayran kitlesine sahip.
BMW i8 aynı zamanda dünyanın elektrikli sürüş sistemine sahip en başarılı spor otomobiline dönüşürken, 2014’ten bu yana yaklaşık 2 0.000 adetten otomobil tutkunuyla buluşarak, segmentindeki çok yüksek satış rakamlarına ulaştı. Gerçekleştirdiği bu başarılar ve ilklerle BMW i8, otomotiv tarihinde dönüm noktası yaratan modeller arasında yerini aldı. Dünya otomotiv tarihinde sayısız model üretildi ve üretilmeye de devam edecek fakat pek azı torunlarımıza anlatacağımız kadar aklımızda kalmış olacak. İşte BMW i8 de ileride övgü ve takdirle anlatılacak bir simge olarak şimdiden hafızalarımıza kazındı bile…
Kaynak: BMW Joy Blog
Ayrıntılı ve güncel bilgileri Borusan Otomotiv Yetkili Satıcılarından alabilirsiniz.