Sinemada MINI’nin ilk başrolü
Kalabalık bir şehirde sadece heyecanı artırmakla kalmayıp aynı zamanda stili de ön plana çıkaran, otomobillerle dolu yüksek hızlı bir kovalamaca sahnesi çekmek istiyorsanız, tercihinizi MINI’den yana kullanırsınız. Orijinal İtalyan İşi (The Italian Job) filminde olduğu gibi, filmin yeniden çekilen modern versiyonunda da böyle oldu.
Filmlerde genellikle otomobillerin oynadığı üç farklı rol vardır. Çoğu zaman bir karakteri veya sahneyi tanımlamaya yardımcı olan ancak çok fazla öne çıkmayan bir dekor görevi görürler. Bazen de filmin yıldızlarıyla ilgi odağının bir kısmını paylaşabilecekleri bir veya iki sahne ile daha aktif bir rol oynarlar. 2002 yapımı The Bourne Identity filminden Matt Damon ve Franka Potente ile ünlü Mini kovalamaca sahnesinde olduğu gibi. Jason Bourne’un kullandığı 1989 model Mini Mayfair en iyi formunda olmayabilir, ancak otomobilin dar ara sokaklardan ve merdivenlerden geçtiği sahneler heyecanı bir üst seviyeye taşıdı.
Bugün ise otomobilin filmin yıldızlarından birine dönüştüğü üçüncü bir kategoriden bahsediyoruz. Bu özel otomobiller o kadar ikonik hale geldi ki, “DeLorean” veya “1968 model Mustang” dediğinizde herkes hemen Geleceğe Dönüş (Back to the Future) ve Ganstering Kaderi (Bullitt) filmlerinden bahsettiğinizi anlıyor. Elbette, birçok harika rolde oynayan Klasik Mini de var, diğer hiçbir rolünde 1969 yapımı İtalyan İşi filmindeki kadar öne çıkmamış olsa da. Dolayısıyla yeni MINI’nin ilk başrolünü bu klasik soygun filminin 2003 yapımı uyarlamasında oynaması mükemmel bir seçim oldu.
Tabii ki, bu ilk kez büyük bir sinema filminde yer alan ilk yeni MINI değildi. Bu onur, 2002 yapımı Austin Powers in Goldmember filminde Union Jack tasarımlı MINI’ye ait. Ancak yeni MINI’ye başrolde oynayan aktörlerden herhangi biri kadar büyük bir rol veren film, Mark Wahlberg, Charlize Theron ve Jason Statham’ın başrollerini paylaştığı film oldu. Gerçekten de, Wall Street Journal gazetesinin film eleştirmeni Joe Morgenstern, o dönemde filmi “gelmiş geçmiş en iyi otomobil reklamı, […] ve üstelik çok eğlenceli bir film” olarak nitelendirdi. Yönetmen F. Gary Gray ve görüntü yönetmeni Wally Pfister, filmi tasarlarken otomobil reklamlarını ve fotoğraf çekimlerini (ayrıca yüksek hızlı kovalamacaları) izlediklerinden buna pek de şaşırmamak gerek. Elinizde MINI kadar ikonik tasarımıyla hemen fark edilen otomobiller varsa, bunların iyi görünmemesi pek mümkün değildir.
Dublör kullanmadan çekilen aksiyon sahneleri
Bir filmde yer alan ilk Mini, Charlize Theron’un kullandığı 1997 model Mini Cooper Mk VII oldu. Orijinal İtalyan İşi filminde yer alan otomobillerden birini andıran bu model, aynı zamanda bu otomobile bir saygı niteliğinde. İlginç şekilde, filmdeki ilk yeni MINI’yi de Charlize Theron’un karakteri kullanıyor. Yıldız oyuncunun sıkışık bir depoda 180° ters dönüş yaptığı mükemmel bir açılış sahnesi izliyoruz. Bu sahne MINI’nin çevikliğini ve yol tutuşunu hemen gözler önüne seriyor ve film ilerledikçe otomobilin aksiyon yıldızı statüsü en üst seviyeye taşınıyor. Filmdeki diğer aksiyon sahnelerinin yanı sıra MINI’ler Los Angeles kanalından geçiyor, merdivenlerden metronun içine iniyor, yer altındaki dar metro labirentlerinden geçiyor, motosikletli kötü adamlarla silahlı çatışmaya giriyor ve gerçek bir otoban üst geçidinin altında bir helikoptere meydan okuyor. Bunlar otomobiller için günlük bir rutin haline geliyor.
Seyirciler aksiyon sahnelerinde sadece üç MINI otomobil (kırmızı, mavi ve beyaz MINI Cooper) görse de film yapımı sırasında aslında 32 otomobil kullanıldı. Aksiyon sahneleri çekilirken MINI’lerin hasar görme olasılığına karşı, zarar gören MINI’leri en kısa sürede onarmak üzere sette sürekli olarak bir onarım ekibi hazır bulunduruldu. İlginç bir şekilde, çoğu zaman ekranda görülen MINI’leri aslında aktörlerin kendileri kullandı. Mark Wahlberg, Jason Statham ve Charlize Theron, aksiyon sahnelerinin çoğunu dublör kullanmadan kendileri çekebilmek için birkaç haftalık bir sürüş eğitimi aldılar. Yapımcılara ve diğer oyunculara göre aralarında en iyi sürücü Charlize Theron’du. Sürüş becerilerinden oldukça memnun olan yıldız oyuncu ilk 180° derece ters dönüşü hakkında şunları söyledi: “Bu kendimle en çok gurur duyduğum sahne oldu, çünkü her seferinde çok iyi iş çıkardım ve kimseyi öldürmedim. Bu da beni çok mutlu etti.” Bu, muhtemelen o gün sette bulunan herkesin paylaştığı bir duygu oldu. Mark Wahlberg’in deneyimlerinde ise aynı zafer duygusu yoktu. Son derece eğlenceli olsa da “yüksek güçlü Go-Kart” modeli ile sürüşünün ilk 10 dakikasından sonra kustuğunu itiraf etti. Yolcu koltuğunda da pek başarılı sayılmazdı. Yapımcılar, Mark Wahlberg’in Charlize Theron’un yanında oturduğu bir sahneyi ani hareketler sonucunda sürekli midesinin bulanması nedeniyle filmden çıkarmak zorunda kaldılar.
İlk elektrikli MINI
Hemen hemen her aksiyon sahnesinin gerçekte çekilmesi gerektiğinden, MINI’lerin çekim için gerekenlere göre modifiye edilmesi gerekti. Filmlerde kullanılan otomobillerde çok yaygın olarak yapılan değişikliklerden biri, otomobile ikinci bir direksiyon eklenmesidir. Burası profesyonel dublör sürücünün oturduğu, otomobili kullandığı ve elbette ekranda hiç görülmediği yerdir. Sürücü koltuğundaki oyuncu ise sahnesini çekerken otomobili kendisi kontrol ediyormuş gibi yapar. Gerçekten de repliklerinizi mükemmel bir şekilde söylerken dublör gerektiren bir aksiyon sahnesi çekmek zor olurdu, dolayısıyla çekimlerde her zaman bu yöntem kullanılır. Filmde kullanılan diğer MINI’lerde de sahnenin ihtiyaçlarına göre değişiklikler yapıldı. Bazı MINI’lerin süspansiyonları değiştirilirken (atlama sahneleri için) bazılarına ekstra beygir gücü eklendi veya otomobil ikiye bölündü.
Ancak yapım sırasında ekibin çok farklı bir modifikasyon gerçekleştirmesi gerekti. Bunun sonucunda da ilk elektrikli MINI’ler ortaya çıktı. Filmin en can alıcı anı olan büyük soygun sahnesinde üç MINI, Los Angeles Metrosu’na iniyorlar, bir trenin önüne atlıyorlar ve tünelde ilerlemeye devam ediyorlar. MINI’lerin tünel sisteminin derinliklerine indiği ve üstteki yolun çöktüğü sahnenin ikinci yarısı, film için özel olarak yapılmış birkaç setten birinde çekildi. Ancak sahnenin ilk kısmı ise filmin geri kalan sahnelerinin çoğu gibi gerçek bir mekânda, Los Angeles Metrosu’nda çekildi. Bu, MINI’lerin gerçekten de merdivenlerden metroya inmesi gerektiği anlamına geliyordu. Tek sorun, yerel otoritelerin Metro’da yalnızca egzoz dumanı çıkarmayan araçların kullanılmasını şart koşmasıydı.
Bu şartlar doğrultusunda, Yönetmen Gray elbette ilk olarak MINI’nin ana şirketi BMW’yi aradı. “İçten yanmalı motorları olan otomobillerle tünellerde çekim yapmamıza izin vermiyorlar. Ben de, “Tamam o zaman. Harika. Sadece elektrikli MINI’leri alırız ve sorun olmaz” dedim. BMW’yi aradık ve elektrikli MINI olmadığını, böyle bir otomobilin mevcut olmadığını söylediler.” Ulaşım Koordinatörü John Carpenter’ın, Los Angeles metrosunda mükemmel performans gösterebilecek üç tamamen elektrikli MINI’yi tasarlayıp üretmekten başka seçeneği yoktu. O dönemde bu MINI’ler dünyadaki tek elektrikli MINI otomobiller oldu. Sonunda John Carpenter 2 adet elektrikli MINI Cooper ve 1 adet elektrikli MINI Cooper S’i (Charlize Theron’un kullandığı kırmızı MINI) hazırlayarak mükemmel bir iş başardı. Gray son derece minnettardı. “Bu, boyutları nedeniyle MINI’lerle en sevdiğim anlardan biri oldu. MINI’ler dışında bu aksiyon sahnesini çekebileceğiniz başka bir otomobil düşünemiyorum.”
İlk seri üretim MINI olan MINI Cooper SE’nin piyasaya sunulması on yıldan uzun bir süreyi bulsa da İtalyan İşi filminde kullanılan MINI’ler, klasik İngiliz küçük otomobilinin bu yeni modelinin popülerlik kazanmasına ve yeni nesil bir hayran kitlesi yaratmaya yardımcı oldu. ABD pazarında da filmin galasından sonra satışlarda yüzde 20’lik bir artış görüldü. Bu da dünyaya ve yeni MINI’den şüphe duyan herkese endişelenmeye gerek olmadığının sinyalini verdi. Böylece bir yıldız doğdu.
Ayrıntılı ve güncel bilgileri MINI Yetkili Satıcılarından alabilirsiniz.
MINI Fiyat Listesi
MINI Kampanyası
MINI Resolute Edition
MINI Cabrio Sidewalk Edition
MINI Clubman Final Edition