Sürücüsüz Otomobil Nedir?
Sürücüsüz ya da bilimsel adıyla “otonom” otomobiller, sahip olduğu özel kontrol sistemleri sayesinde bir sürücüye ihtiyaç duymadan, yolu ve trafikteki diğer değişkenleri algılayarak, herhangi bir müdahaleye gerek duymadan hareket edebilen araçlardır. Sürücüsüz araçların, sahip oldukları yapay zeka sayesinde gelen verileri değerlendirerek karar alabildiğini de yeri gelmişken belirtelim.
Sürücüsüz otomobillerle ilgili çalışmalar 1950’li yıllara dek uzansa da ilk prototip 1980 yılında, Alman mühendis Ernst Dickmanns tarafından oluşturulmuştur. Dickmanns, kamera görüntülerine bağlı olarak kendi kendine hareket eden bir araç tasarladı. Sonraki yıllarda geliştirilmeye devam eden bu prototip 1994 yılında, Paris’te 3 şeritli bir otobanda akan trafikte 130 km hızla 1.000 km yol kat etmeyi başardı. Sürücüsüz otomobil çalışmaları sonraki yıllarda da artarak devam etti ve bugün artık gündelik hayatta kullanılmak üzere test sürüşlerine başlandı.
Sürücüsüz otomobil nasıl çalışır?
Sürücüsüz araçlar radar, lidar, GPS, bilgisayar görüşü gibi teknolojiler ve teknikler kullanarak çevresindeki nesneleri algılar. Lazer darbeleri kullanılarak bir nesne veya yüzeyin uzaklığını anlamaya yarayan teknoloji olarak tanımlanabilecek lidar ile sürücüsüz araç saniyede yaklaşık 1,5 milyon karelik bir çevre taraması gerçekleştirerek 3D harita çıkarır. Bu bilgiler, aracın etrafında ve tekerleklerde bulunan sensörler, kamera görüntüleri ve konum bildiren GPS verileri ile birleştirilerek aracın hızı ve hareket şekli otomatik olarak belirlenir.
Sürücüsüz otonom araçlarla ilgili gelişmeler
ABD’de merkezi bulunan uluslararası enformasyon, analiz ve danışmanlık şirketi IHS, 2035 yılına kadar 76 milyon sürücüsüz aracın dünya yollarında olmasının beklendiğini duyurdu. IHS’ten yapılan açıklamada, 2035’e kadar dünya genelinde 76 milyon sürücüsüz aracın yollarda olmasının tahmin edildiği bildirilirken, sadece 2035 yılında dünyada 21 milyon sürücüsüz aracın satılmasının öngörüldüğü belirtildi.
Söz konusu rakamların daha önce yapılan tahminlerden yüksek olduğu kaydedilen açıklamada, tahminlerdeki artışın son zamanlarda otomotiv endüstrisinde teknoloji yatırımları yapan şirketlerin Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerindeki gelişmelerden etkilendiğine işaret edildi. Açıklamada, sürücüsüz araçların benimsenmesi ve yayılmasında ABD’nin önderlik edeceği, 2020’de ülkede binlerce sürücüsüz aracın satılmaya başlanmasının ve bu sayının 2035’te 4,5 milyona yükselmesinin beklendiği yorumu yapılırken, Tokyo’da düzenlenecek 2020 Olimpiyatlarından önce Japonya’nın sektörde yatırımını artıracağının öngörüldüğü bilgisi de paylaşıldı.
Çin’de sürücüsüz araçların yaygınlaşmasının daha geç başlamasının tahmin edilmesine karşın ülkede yeni teknolojilere karşı artan tüketici talebi doğrultusunda 2035’te 5,7 milyon aracın satılmasının beklendiğine yer verilen açıklamada, 2035 yılında Batı Avrupa’da 3 milyon, Doğu Avrupa’da 1,2 milyon Ortadoğu-Afrika bölgesinde 1 milyon ve Japonya ile Güney Kore’de 1,2 milyon sürücüsüz aracın satılmasının öngörüldüğü belirtildi. Ayrıca, sürücüsüz araç teknolojisiyle ilgili yazılım ve siber güvenlik risklerinin önemine dikkat çekilirken, trafik önlemleri için yeni düzenleyici standartlara ve yasalara ihtiyaç olduğu kaydedildi. Amerikalı teknoloji devi Google ile İtalyan Amerikan otomobil üreticisi Fiat Chrysler (FCA) Mayıs ayında sürücüsüz otomobil üretmek için anlaştıklarını duyururken, Apple’ın da bu alanda araştırmalarını hızlandırdığı ifade ediliyor.
Sürücülerin araç kullanımıyla ilgili öğrenmeleri gereken en temel konuların arasında park etmek yer alıyor. Bu konu pek çok kişi için güç ve çok da hoşlanılmayan bir görev olmayı sürdürüyor. Artan araç sayısı ve park alanlarının sınırlılığı park etme konusunda sürücülerin işini iyice zorlaştırıyor.
Park etme konusundaki ihtiyaçları dikkate alan Continental, en azından tekrarlayan park etmelerde sürücüleri rahatlatacak bir çözüm geliştirdi. Öğrenme sürecinde, yani rota manuel olarak ilk çalıştırıldığında, sistem sensör verilerinden çevrenin kesin bir haritasını üretiyor ve bu haritayı saklıyor. Araç bu harita kapsamındaki alanda olduğunda, kesin konumunu belirleyebiliyor ve öğrenilen rotayı otomatik olarak kullanabiliyor. Continental, otoyollardaki uzun sürüşlerde sürücülere destek olmak için de “Seyir Şoförü”nü de geliştirdi. Sistem aktif hale getirildiğinde, araç kontrolü sürücüden alınıyor ve otoyol boyunca trafik koşulları ve yönetmeliklerine uygun olarak sürüş devam ettiriliyor. Sürücünün otoyoldan çıkana kadar aracı devralması gerekmiyor. Sürücünün sağlık sorunu ya da başka herhangi bir nedenle aracın yönetimini devralamaması halinde araç otomatik olarak güvenli şekilde durabiliyor. Bu işlev, 2020’de üretim için hazır olduğunda Seyir Şöförü’nün bir parçası olarak kullanıma sunulacak.
Sürücüsüz otomobiller yani kendi kendini sürebilen araçlar (self-driving cars), otomotiv ve iletişim teknolojilerinin bir arada çalışmasından yararlanıyor. Hava ve yol koşulları, güzergah, eğim, coğrafi konum ve anlık trafik bilgileri gibi hem araç üzerindeki cihazlar, sensörler ve kameralardan alınan bilgilerin hem de online alınabilen verilerin elektronik sistemler tarafından gerçek zamanlı olarak değerlendirilmesi sayesinde sürüş gerçekleşiyor. Sürücüsüz araçlar, aynı zamanda engelli ve otomobil kullanamayan yaşlı insanların hayat kalitelerini arttırabilir. Büyük şehirlerde trafik yoğunluğundan kaynaklanan sorunlara sürücüsüz otomobil teknolojileri sayesinde çözümler sağlanabilir.
Audi, Las Vegas’ta açılan CES Tüketici Elektroniği Fuarında, NVIDIA ile yapılan ortak çalışmalar sonucunda geliştirmeyi başardığı ve otonom sürüş özelliği olan Audi Q7 derin öğrenme konseptini tanıttı.Audi Q7 derin öğrenme konsepti güzergah ve çevre hakkında, gözlem yoluyla ve ilave eğitim kameralarının yardımıyla sürekli bilgi topluyor. Böylece sürücünün tepkileri ile kamera tarafından tespit edilen olaylar arasında bir ilişki (korelasyon) oluşturuluyor. Yani, daha sonraki gösteri sürüşlerinde otomobil, örneğin geçici bir trafik işaretinden gelen talimatları anlayıp derhal yorumlayarak durumun gerekliliklerine göre hareket edebiliyor. İlgili bir işaret çıktığında, konsept otomobil derhal sürüş stratejisini değiştirip kısa veya uzun güzergahı tercih edebiliyor.
Sistem, hava ve yağış durumu veya ışık şartları gibi sürüşü olumsuz etkileyebilecek değişkenlerle de başa çıkabilecek şekilde güçlü bir tasarıma sahip. Aynı zamanda sistem yeteneklerini gece, gündüz, hatta doğrudan ve yüksek gün ışığı altında veya yapay ve etkisi arttırılmış teknik aydınlatmalar altında dahi sergileyebiliyor. Audi tarafından geliştirilen sıkışık trafik pilotu, yoğun trafikte 60 kilometre kadar otomatik sürüş gerçekleştiriyor. Audi AI sıkışık trafik pilotu, dünyada SAE standartlarına göre 3. seviyede otonom sürüşe olanak tanıyan ilk sistem. Audi AI sıkışık trafik pilotu, yeni Audi A8’in yoğun trafikte 60 kilometreden düşük hızlarda ilerlemesi durumunda, ana yollarda ve iki yönlü trafiğin fiziksel bariyerlerle ayrıldığı çok şeritli otoyollarda sürüş kontrolünü ele alıyor.
Sistem, kendi şeridinde durma pozisyonundayken ilerleme, hızlanma, direksiyon kontrolü ve frenleme gibi fonksiyonları yerine getiriyor. Ayrıca aniden öne geçen araçları algılıyor. Otonom sürüşle merak edilen konulardan biri de sürücünün, otomobilinin içinde araç kullanmasına gerek kalmayacağı bu zamanını nasıl ve hangi ortamda en verimli geçireceği. Elde edilen bulgular, gelecekte otomobil üreticilerinin müşterileri için, kişisel istek ve ihtiyaçlarına en uygun iç mekanları tasarlamalarını sağlayacak. Gelecekte, A noktasından B noktasına seyahat eden insanlar, rahatça internette gezebilecek, çocuklarıyla ilgilenebilecek veya ofislerini araçlarına taşıyabilecekler.
Sürücüsüz otomobillerin, bugün trafikte yaşanan pek çok problemi ortadan kaldırması bekleniyor. Bu yeni nesil araçların, bugün kullanılan otomobillere göre pek çok avantajı bulunuyor. Sürücüsüz otomobillerin ilk olarak, özellikle insan hatasından kaynaklanan trafik kazalarını ortadan kaldırması bekleniyor. Ayrıca trafik kurallarına harfiyen uyacak bu yeni nesil otomobiller, trafik akışının düzenli hale gelmesini sağlayarak zamandan da tasarruf etmeyi de sağlıyor. Yorgunluk, uykusuzluk gibi nedenlerle sürücülerin yaşadığı sıkıntıları da ortadan kaldıran yeni araçlar sadece ehliyeti olan kişiler tarafından değil çok genç, yaşlı veya engelli bireyler tarafından da kullanılabiliyor. Sürücüsüz otomobiller kendi kendine, sadece otopark olarak belirlenmiş alanlara park edebildiği için özellikle büyük şehirlerdeki park problemini de ortadan kaldırmaya aday görünüyor.
Yeni nesil sürücüsüz otomobiller, bugünkünden çok farklı bir trafik deneyimi yaratarak insan hayatını çok daha kolay hale getirmeye hazırlanıyor.
Apple CarPlay
Lüks Otomobil Tutkusu
Anahtarsız Çalıştırma Sistemi Nedir ?
Otomotiv Sanayi
Elektrikli Araçlar